Olağanüstü Bir Gece

Tür: Roman
Sayfa: 83
Anlatım: Kısa,Yoğun,Açık

 

Selam dostlarım nasılsınız? umarım iyisinizdirr!

 pazartesi sendromuna inat ben Stefan Zweig Olağanüstü Bir Gece klasiği ile bugün sizlerleyim. Onun kaleminde en sevdiğim şeylerden biri kısa ama sindirmesi zor olan ve her okuduğumuz eserde kendimizden bir şeyler bulabildiğimiz belki tamamı veya bir satırı hiç fark etmeksizin mutlaka altını çizdiğimiz bir yerlerde buluşuyor olmamız... Belki de bu kitabının bir satırında bizi de buluşturmuştur kim bilir?


''Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar''

Toplumun dayattığı belirli temeller, belirli doğrular ya da yanlışlar,yasaklar veya kurallar insanın içindeki o cevheri öylesine törpüler ki,artık herkesleşmeye başlarsınız. Ben kimim ? Nasıl biriyim? Neyi seviyorum ya da istiyorum? Ait olduğum yerde miyim yoksa buna mecbur muyum? gibi soru işaretleriyle uyanır ve günü öylece tamamlarsınız. Tüm bunlar olurken,  zamam akıp gidiyor ne yapabilir ki? sorusunu kendinize hep sorarsınız ama cevabı hiçbir zaman duymak istemezsiniz. Bir şeyler ters gider ve o tersliğin içinde doğrulamazsınız ya da bundan korkarsınız çünkü insanoğlu öyle bir düzene alışmıştır ki her zaman istediğinden ziyade garantide olacağı yolu seçer ve de aslında bu kendisine yaptığı en vahim kötülüklerden biridir.  
 

'' Gülerek sohbet ederek dalgalanan insan kalabalığının ortasında ben kendimi arıyordum,içimdeki o yitik insanı arıyordum...''




Hepimiz belirli bir dönemde tükenmişliğin getirdiği bir bilinmezliğe doğru yol alırız,yaşamın kargaşası içerisinde büründüğümüz rollerimiz, aslında anlamsızlığının yanında, sırtımıza yüklendiğimiz şeylerdir. Fark etmeyiz, günün sonunda bizi mutlu etmeyen, kimi zaman gerçek olmasını umduğumuz şeylerin aslında olmayışının verdiği bir buruklukla bir iç hesaplaşma halinde oluruz. Bu her insan için aynı şiddetiyle olmasa bile, günün bir yerinde hayatının bir döneminde nihayetinde yaşadığı bir şeydir. Ben de yaşadım hayatımın bir döneminde herkes gibi çünkü bu doğaldır,önlenemezdir belki ama sindirilebilir olmamalıdır nezlimce. 
Kimisi hayatta her şeyi elde edebilir bunun için gücü ve parası vardır ama işte asıl işte sebepte budur,kimisi ise hiçbir şeye sahip olmamanın yarattığı yıkımdadır. Herkes için şartlar farklı olsa da gelinen sonuç aynıdır.İşte yazarımız bu kitabında da tam olarak bunu anlatıyor. Burjuva sınıfında yaşayan bir adamın artık bu zenginlikten doyması ve hiçbir şey için en ufak heyecan duymayışını görüyoruz.

  Kahramanımız bir gün bir şey yaşıyor ve bunun sonunda insani duyguları sanki tekrar benliğine nüfuz ediyor. İnsanlarla karşılıklı konuşabilmenin bile kendisinde yarattığı değişimi gözlemliyor. Günün sonunda bir an vardır ve işte yazar bu kitabında da  o kopma anını sunuyor bizlere. Bir an vardır derler ya ‘’hayatım değişti’’ işte  o kırılma anına gelene kadar her şey siyahtır ama bir şeyler olur, penceren bir ışık hüzmesi yansır belki, işte o an siyah birden daha açık bir siyaha, daha sonra koyu griden açığa, belki de beyaza doğru ilerler. Ve bu ilerleyişte her zaman ilk baştakinden farklı biri oluruz evet ama, geri kalan tüm zamanlarda o kırılmanın izlerini taşırız.   İşte buna da hayatımızın olağanüstü gecesi adını veririz. 

psikolojik betimlemeleri ile yaşanan bu kısa deneyimi okuyucuya son derece akıcı ve sade bir üslupla  sunan Zweig’in bu kitabını meraklılarına öneriyor herkese keyifli okumalar diliyorum.

Siz  de bu kitabı okuduysanız yorumlarınızı benimle paylaşabilirsinizz :))
Sevgiler,